ALERJİ BİTKİSEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

ALERJİ BİTKİSEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Alerji, vücudun, aslında zararlı olmayan bazı maddelerden veya hava şartlarından etkilenmesi ya da psikolojik etkenler sonucu bazı maddelere aşırı reaksiyon göstermesidir. Peki nedeni ne olursa olsun alerjilerin hazırladığımız bitki kürleri ile tamamen geçtiğini biliyor musunuz? Şifalı bitkilerden faydalanın.


ALERJİLER
Normalde vücudu koruyan bağışıklık sistemi, bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere karşı da aşırı yanıt verir. Bu reaksiyonlara "aşırı duyarlılık" ya da "alerji" adı verilir. Alerjik reaksiyona yol açan antijene de "alerjen" denir. Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler.

Alerjik reaksiyonlara neden olan maddelere "alerjen" denir. Bu maddeler solunum yolu ile alınabildiği gibi, ciltten temas ya da yiyecek şeklinde ağızdan da alınabilir. Bu maddeler alerjik reaksiyon gelişebilmesi için vücuda daha önceden girmiş olmaları gerekir. Yani vücudun bağışıklık sisteminin bu maddeyle daha önce karşılaşması ve bunlara duyarlı hale gelmesi gerekir. Daha sonraki karşılaşmalarda çok hızlı bir şekilde reaksiyonlar gelişir. Reaksiyon gelişiminden de vücuttaki mast hücrelerinin alerjenler aracılığı ile parçalanması ve içinden "histamin" denilen maddenin çıkması sorumludur. Aşağıda özellikle solunum yolu ile alınan ve en sık karşılaşılan alerjenler verilmiştir.

Toz akarı.Alerji belirtileri kaşıntı, kurdeşen ya da astım, alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri, hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı olarak görülebilir. Kişi, eğer bazı maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin uzaklaştırılması ile sorun çözümlenmiş olur.

İmmün (bağışıklık) sistem, yabancı maddelerle karşılaştığında onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir. Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt başlar. Bu nedenle örneğin, saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir.

SAÇKIRAN TEDAVİSİ

SAÇKIRAN TEDAVİSi

Saçkıran Hastalığı (Alopesi areatanın) şifalı bitkilerle tamamen geçmektedir. Hayatınız etkileyen ve sizi üzen böyle bir hastalığınız var ise Şifalı Bitkilerden faydalanmayı ihmal etmeyiniz. Bizimle irtibata geçiniz yardımcı olalım. Bu rahatsızlıktan bitkilerle kurtulun

Saçkıran Hastalığı (Alopesi areatanın) nedir?
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır.

Saçkıran Hastalığının (Alopesi areatanın) nedeni nedir?
Alopesi areata otoimmun bir hastalıkdır. Otoimmun hastalıklarda bilinmeyen br nedenle bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşmaya başlar. Bu durumda kıl kökleri etrafında bulunan lenfosit denen hücreler sitokin diye adlandırılan kimyasallar salgılarlar ve bu da saçlarda dökülmeye neden olur.
Saçkıran Hastalığının ailesel özelliği var mıdır?
Alopesi areata ailenin bir bireyinden fazlasında görülebilir veya ailenin diğerlerinde pernisiyöz anemi ve vitiligo gibi diğer immun hastalıklar bulunabilir.

Saçkıran Hastalığı bulaşıcı mıdır?
Alopesi areata bulaştırıcı değildir.

Saçkıran Hastalığının (Alopesi areatanın) nedeni nedir?
Hastalığın yenilen gıdalarla bir ilişkisi yoktur. Diğer sağlık problemlerinde olduğu gibi hastalık stressli bir olaydan sonra başlayabilir, fakat bu olguların hepsinde yoktur.

Saçkıran Hastalığı nasıl görülür?
Alopesi areata belirgin bir rahatsızlık vermediği için, genellikle berberler tarafından saptanır. Saçın büyümesi durur ve kökünden ayrılır. Alpopesi areata üç evre gösterir. İlk olarak saçlar aniden dökülür, sonra dökülen alanda genişleme olur. Son olarak da saçlar başlangıçta renkleri beyaz veya gri olarak çıkmaya başlarlar. Bu ayları hatta yılları alabilir. Yeni kıllar çıkarken diğerleri dökülebilir.

Saçkıran Saçların tamamı dökülebilir mi?
Etkilenen hastaların %5 ine kadar olanında tüm saçlar dökülebilir. Bu duruma alopesi totalis denilir ve çok uzun sürebilir. Hastaların %1 inden azında vücut kılları tamamiyle dökülür, bu durum alopesi üniversalis olarak bilinir.

Saçkıran Hastalığın başka bir zararı var mıdır?
Alopesi areata fiziksel bir rahatsızlığa neden olmaz, ama psikolojik olarak hastayı etkiler.

Saçkıran Tedavisi Nasıl Yapılır?
Saçkıran Hastalığı için hazıraldığımız bitki karışımları düzenli olarak 3 ila 5 ay kadar kullanıldığında bu rahatsızlık tamamen iyileşebilmektedir.

SEDEF HASTALIĞI ve TEDAVİSİ

SEDEF HASTALIĞI ve TEDAVİSİ

Sedef Hastalığı Nedir Sedef deride kırmızı üzeri beyaz pullu çeşitli büyüklükte döküntülerle seyreden iyileşme ve tekrarlamayla ömür boyu sürebilen bir cilt hastalığıdır. Toplumda her 100 kişiden 1-2’sinde rastlanır. SEDEF için yardımcı doğal olarak bitkisel ürün kullanmak isterseniz, geniş bilgi almak için lütfen iletişim bölümünden irtibat kurunuz...

SEDEF HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Sedef hastalığı deri üzerinde sedef beyazı renkte pullanmaların olduğu kırmızı plaklar halinde ortaya çıkar. Derinin üst katmanı aşırı derecede büyür ve kalınlaşır. Tırnaklarda bozukluk olabilir.

SEDEF HASTALIĞININ SEBEBİ NEDİR? NELER SEDEFİ ARTTIRIR?

Sedef hastalığının sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın gelişimini ve şiddetini etkileyen birçok faktör olabilir. Hastalığa yatkınlığı olan kişilerde aşırı stres güneş yanığı deriye çarpma sürtünme gibi travmalar bazı ilaçlar boğaz iltihabı hastalığı ortaya çıkarabilir veya belirtilerini arttırabilir. Bu yüzden sedef hastaları veya ailesinde sedef olanlar sedefi arttıran veya ortaya çıkarabilen bu faktörlerden kaçınmalıdır. Bağışıklık sisteminin de etkisi vardır.




SEDEF HASTALIĞININ ÇEŞİTLERİ VAR MIDIR?

Sedef hastalığının şekli şiddeti devam etme süresi yerleşim yeri açısından çeşitleri vardır. En sık olarak önce küçük kırmızı bir kabarıklık oluşur. Giderek genişleme ve kabuklanmalar ortaya çıkar. Kabuklar sedefi beyaz veya gümüşi renklidir. Kabuklar kaldırıldığında altta küçük kırmızı kanama alanları görülür. Keskin sınırlı genelde simetrik çeşitli büyüklüklerde deriden hafif kabarık plaklardır. Vücudun her yerinde görülebilse de saçlı deri diz dirsek ve sırtın alt kısmı sıklıkla tutulan bölgelerdir




Sedef hastalığı olan kişilerde yüzde 10’a varan oranlarda eklem şikâyetleri olabilir.




NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Tedavi hastanın genel sağlığı yaşı yaşam tarzı ve sedefin çeşidi yaygınlığı daha önce gördüğü tedaviler göz önünde bulundurularak planlanmalıdır. Nemlendirici krem ve losyonlar deri üzerindeki pulların giderilmesine ve kaşıntının kontrol edilmesine yardımcı olur ve güvenlidir. Krem pomat losyon şampuan şeklinde direkt deriye uygulanan ilaçlar en sık kullanılanlardır. Kortizonlular vitamin D türevi olanlar katran içerenler sık kullanılır. Ağır hastalık durumunda ağızdan veya enjeksiyon yoluyla ilaçlar seçilebilir. Her tedavinin yan etkisi olabilir ve mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır.




SEDEFLİ HASTALAR GÜNEŞLENMELİ Mİ?

Sedefe güneşin iyi geldiği çok eskiden beri bilinir. Ancak güneşlenme kısa süreli ve bilinçli olmalıdır. Güneş yanıkları tam tersine hastalığı arttırabilir. Güneş ışınlarının deride yan etkileri olabilir. Uzun yıllar saatlerce güneş altında kalmak özellikle açık tenlilerde deri yaşlanmasına ve deri kanseri riskinin artmasına neden olur. Hastaların doktorlarına danışmalarında fayda vardır.




IŞIK TEDAVİSİ ZARARLI MIDIR?

Ultraviyole yapay (ışık tedavisi) ya da doğal yani güneşlenmeyle alınsın uzun vadede risklere sahiptir. Ancak bunun yanında sedefte çok etkin bir tedavidir ve kontrollü bir şekilde uygulandığında fazla sorun olmaz. Doktorunuz oluşabilecek yan etkileri de göz önüne alacaktır. Işık tedavilerinin bugüne kadarki en önemli dezavantajlarından biri kabin ya da lambalar halinde uygulanmasıydı. Sağlam deri de ultraviyoleye maruz kalıyordu. Bu yüzden hasta seçimini kısıtlıyordu ve yaygın sedefi olanlarda kullanmayı tercih ediyorduk. Artık sadece hastalıklı bölgeye uygulanabilen ışık tedavileri geliştirildi ve Türkiye’de de kullanılıyor.




Işık tedavilerinden PUVA da ise bazı ilaçlar kullanılması gerekir ve hastalarda bu ilaçların yan etkileri çıkabilir. Ve hastalar oldukça esmerleşirler. Tüm gün güneş gözlüğü takılması ve tedavi günü güneşten korunma gerekir. Bu da hastanın hayatını bir miktar kısıtlar.




IŞIK TEDAVİSİNDE YENİ BİR SİSTEM OLAN LOKAL TEDAVİ NEDİR?

Lokal ışık tedavisi sadece sedefli bölgeye uygulanan ve sağlam deri alanlarını yan etkilerden koruyan bir sistemdir. Tedavide ultraviyole B kullanılıyor. Özellikle az sayıda sedefi olan ama tedaviye dirençli hastalarda kolaylıkla uygulanabiliyor. Sedefli hastaların önemli bir bölümü bu tür hastalardır. Hasta yıllarca diz ya da dirseklerindeki sedefler için çok çeşitli kremler kullanır. Artık ilaç sürmekten bıkar ama ilacı bırakır bırakmaz hastalık tekrarlar. Bu tür hastalarda ağızdan ilaç tedavisi de sedef fazla yaygın olmadığından tercih edilmez. Bu yeni sistem bu hasta grubunda çok etkili ve oldukça başarılı. Yıllarca kremlerle çok fazla fayda görememiş hatta ağızdan ilaçlar kullanmış hastalarda bile olumlu sonuçlar alınıyor.




LOKAL IŞIK TEDAVİSİ NASIL YAPILIYOR?

Sedefli bölgeler kolayca örneğin 10 santim çapında bir alana bir iki dakika kadar kısa sürede ultraviyole B veriliyor. FDA onaylı bu sistem BClear. Sedef ve vitiligo hastalıklarının tedavisinde yeni ve gelişmiş bir tedavi yöntemi olarak yurtdışında son 3 yıldır kullanılmaktadır. Hastanın ağızdan herhangi bir ilaç kullanmasına gerek yok. Ama bazı hastalarda çabuk sonuç almak için çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Kremlerle birlikte de daha hızlı cevap alınabilir. Hasta günlük hayatına hiç bir kısıtlama olmadan devam eder. Tedavi sonrası ertesi gün uygulama yerlerinde hafif bir kızarıklık olabilir. Genel olarak diz dirsek gibi yerlerde 8-10 seansta oldukça tatmin edici sonuçlar alınır. Seans sayısı hastaya göre değişir.




SEDEFİN KESİN TEDAVİSİ VAR MI?

Sedefe yatkınlık hastanın ömür boyu taşıdığı bir durumdur. Sedef lezyonlarının kaybolmasını sağlayan hem yüzeysel hem sistemik çok farklı tedaviler aylar hatta yıllar süren iyileşmeler sağlayabilir.










SEDEF HASTALIĞI (Psoriasis)

Psoriasis Grekçe kaşıntı anlamına gelen 'psora' kelimesinden köken alır. Sedef hastalığı olarak da bilinir. Hastalığın bulunduğu deri bölgesi kızarık hale gelir. Üzerinde kalın gümüş renkli kabuklanmalar oluşur. Saçlı deri diz dirsek ve sırtın alt kısmı sıklıkla tutulan bölgelerdir. Bazı vakalar kişinin hastalığının farkında olmayacak kadar hafif seyirlidir. Diğer taraftan vücudun büyük bir kısmını tutacak şekilde şiddetli seyredebilir. Bu çok şiddetli vakalarda bile yararlı tedavi metodları vardır. Sedef hastalığı aynı ailenin birden fazla bireyinde görülebilmesine rağmen bulaşıcı değildir. Toplumda hastalığın görülme sıklığı yüzde 1 ila 3 arasında değişmektedir.




Tedavi tipleri:




Steroidler ( Kortizon ); Kortizon içeren krem merhem veya losyonlar pek çok hastada hastalığın geçici olarak ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Genital bölge kasıklar ve yüz gibi hassa bölgelerde gücü daha zayıf olan kortizon türleri tercih edilmelidir. Daha güçlü kortizonlar saçlı deri diz ve dirsekler avuç ve ayak tabanları gibi bölgelerde kullanılmalıdır. Bu bölgelerde etkinin daha da artırılması için ilaç sürüldükten sora üzeri ince bir naylon film ile kapatılabilir. Bunlar bir deri hastalıkları uzmanı kontrolünde dikkatle kullanılacak ilaçlardır. Güçlü kortizon içeriği olan ilaçların yan etkileri arasında ciltte incelme damarlarda genişleme ve deride renk değişiklikleri sayılabilir. Bu ilaçların ani olarak kesilmesi hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Tedavi devam ederken aylar sonra kortizon içeren ürünlere karşı direnç gelişebilir. Deri hastalıkları uzmanı tedaviye çok direnç gösteren bölgeler içine kortizon enjekte edebilir. Yan etkilerden kaçınmak için bunun küçük miktarlarda yapılması gerekir.

Saçlı deriye uygulanan tedavi; Saçlı deride bulunan sedef hastalığının tedavisi hastalığın şiddetine saçın uzunluğuna ve hastanın yaşam tarzına göre planlanır. Reçete ile veya reçetesiz alınabilen çok sayıda şampuanlar ve solüsyonlar bulunmaktadır. Bunlardan pek çoğu katran ve kortizon içerir. Hasta saçlı derisini sert bir şekilde şampuanlamaktan ve şiddetle kaşımaktan kaçınmalıdır.

Antralin; Kalın kabuklu sedef yaralarının tedavisinde tercih edilen bir ilaçtır. Deriyi tahriş edebilir yine deriyi ve giysileri geçici olarak boyayabilir. Yeni ürünler ve tedavi metodları bu yan etkileri azaltmıştır.

Vitamin D; Kalsipotrien sentetik bir vitamin D türevidir. Hastalığı belirli bölgelere sınırlı kişilerde diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir. Yan etkilerinden korunmak maksadıyla belirli miktarlarda kullanmak gerekir. Normal vitamin D'nin tedavide bir yararı yoktur.

Kömür katranı; Yüzyıllardır sedef hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. Günümüzde geliştirilmiş ürünler daha rahat kullanılmaktadır.

Goeckerman tedavisi; Hastalığın ağır formlarında kömür katranı ve ultraviyole ışığının birlikte kullanılmasıdır. Tedavi özel merkezlerde günlük olarak uygulanır. Ultraviyole ışığa maruziyet süresi hastalığa ve kişinin hassasiyetine göre değişir.

Işık tedavisi; Güneş ışığı ve ultraviyole deri hücrelerinin gelişme hızını azaltır. Bunlar Linkleri Üyelerimiz Görebilir. UslanmaM Üyeliği İçin Tıklayın göz hasarına ve deri kanserine sebep olabilmelerine rağmen doktor kontrolünde uygulandıklarında oldukça etkili ve güvenlidirler. Vücut yüzeyinin tamamında sedef hastalığı olan bireylere özel odalar sayesinde tüm vücutlarına ışık uygulanabilir. Sıcak iklimlerde yaşayan kişilere güneş banyosu önerilebilir. Bu tür ışık tedavilerinden önce mutlaka bir deri hastalıkları uzmanının tavsiyesi alınmalıdır.

PUVA; Sedef hastalığı diğer tedavilere cevap vermez ve yaygınlaşırsa vakaların %85-90'ında bu tedavi metodu etkilidir. İsim Psoralen ve "UVA" kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Hasta Psoralen isimli ilacı içer ve özel bir ultraviyole formu olan UVA'ya dikkatle ölçülmüş miktarlarda maruz bırakılır. Tedavi 2 ila 3 ay içerisinde yaklaşık 25 kez uygulanır. Sedef hastalığını kontrol altında tutabilmek için yılda yaklaşık 30-40 kez uygulama yapılmasına ihtiyaç vardır. Alınan psoralen maddesi gözün lens kısmında birikeceği için hastalar tedavi alırlarken güneş batıncaya kadar UVA geçirmeyen güneş gözlükleri kullanmalıdır. Uzun süre uygulanan PUVA tedavisi deri yaşlanması kırışıklık ve kanser gelişim riskini artırır. Deri hastalıkları uzmanları PUVA tedavisini dikkatle takip etmelidir.

Methotreksat; Linkleri Üyelerimiz Görebilir. UslanmaM Üyeliği İçin Tıklayın tedavisinde ağızdan kullanılan bir ilaçtır. Diğer tedavi metodlarının yetersiz kaldığı durumlarda sedef hastalığının hızla gerilemesini sağlar. Özellikle karaciğer üzerinde yan etkileri olduğu için düzenli aralıklarda kan testleri yapılmalıdır. Akciğer filmi ve nadiren karaciğer biyopsisi gerekebilir. Midede rahatsızlık hissi bulantı baş dönmesi ve sersemlik diğer yan etkileridir.

Retinoidler; Ağızdan alınan A vitamini türevi ilaçlardır. Şiddetli sedef hastalığının tedavisinde tek başlarına veya ultraviyole ışığı ile birlikte kullanılabilir. Deride gözlerde ve dudaklarda kuruma kan yağlarında yükselme ince kemik çıkıntı oluşumu yan etkileri arasında sayılabilir. İlaç doğacak çocukta çeşitli arazlara yol açacağından gebe kadınlarda tedavi esnasında gebe kalabileceklerde veya tedavi kesildikten sonraki 3 yıl içinde gebe kalmayı planlayan kadınlarda kesinlikle kullanılmamalıdır. İlaca başlanan bireylerde düzenli kan testleri yapılmalıdır.

Siklosporin; Vücudun bağışıklık sistemini baskılayıcı bir ilaçtır. Organ nakli ( karaciğer böbrek vb ) yapılmış kişilerde vücudun nakledilen organı reddetmemesi amacıyla kullanılır. Diğer tedavi metodları yetersiz kaldığı durumlarda şiddetli sedef hastalığında kullanılır. Böbrek yetmezliği kan basıncında artış gibi potansiyel yan etkilerinden dolayı düzenli aralıklarla yapılan kan testleri ile takip edilmelidir.

Araştırma safhasında olan tedavi metodları; Yukarda anlatılan tedavilerin hastalığın kontrolünde büyük yararı olmasına rağmen hiçbir tedavi metodu hastalığı bir daha ortaya çıkmayacak şekilde tedavi etmeye imkan vermemektedir. Son yıllarda özellikle bağışıklık sistemi üzerinde etki gösteren ilaçlar üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle hastalığın sebebinin tam olarak tespit edilmesi tedavideki yeniliklere de ışık tutacaktır.

MİDE HASTALIĞI BİTKİSEL TEDAVİ

MİDE HASTALIĞI BİTKİSEL TEDAVİ Mide ve Sindirim Sistemi bozukluklarında, bitkierden hazırladığımız l çaylardan faydalanabilirsiniz. Mide Ülseri, Gastrid, Sindirim Bozukluğu, Reflü, Kabızlık gibi rahatsızlıklardan bitkilerden yardım alarak kurtulabilirsiniz.
MİDE VE SİNDİRİM SİSTEMİ BOZUKLUKLARI

Mide veya sindirim sisteminde görülen rahatsızlıkların çoğu, sinirlerin devamlı olarak gergin olmasından veya karaciğer hastalıklarından kaynaklanır. Çünkü sinir sisteminin bozulması, vücuttaki bütün salgı bezlerini, bu arada mide ve karaciğer salgı bezlerini de etkiler. Ayrıca, karaciğere dokunacak şeylerin devamlı olarak kullanılması da, sindirim sisteminde rahatsızlıkların doğmasına uygun zemini hazırlar. Mide veya sindirim sisteminde meydana gelen rahatsızlıklar şöyle tespit edilir:
- Mide yanması, mide zafiyeti: Yemeğe başladıktan kısa bir süre sonra başlayıp, devam eden ağrılar.
- Mide iltihabı, onikiparmak ülseri: Yemek yedikten kısa bir süre sonra başlayan ağrılar.
- Mide ülseri: Yemek tedikten 2-3 saat sonra başlayan ağrılar.
Hepsinde de uyulması gereken kurallar kısaca şu şekide sıralanabilir.
- Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile başlamak sindirim sistemi için çok faydalıdır.
- Lokmalar iyice çiğnenmeli ve yavaş yenmelidir.
- Sofradan, tam manasıyla doymadan kalkmalıdır.
- Yemekte ve yemekten sonra fazla miktarda su içmemelidir.
- Çok sıcak veya çok soğuk şeyler yenmemelidir.
- Yemekleri her gün belirli saatlerde yemelidir.
- Yemekten sonra 1 saat kadar istirahat etmelidir.

Göğüs küçültme yada büyütme ameliyatı

Büyük göğüsleri küçültmek için yapılan ameliyat, bir ilâ üç saat ka­dar sürer. Bu küçültme işlemi operatör için de oldukça zor bir ameliyattır.

Göğ­sün yağlı dokusundan, bazen her meme den bir kiloya kadar parça çıkartılarak memenin hacmi küçültülür ve göğseyeniden biçim verilerek yukarı doğru kaldırılır. Ameliyat sırasında göğsün uç kısmına da yeni bir biçim verilebilir.

Göğse iyi bir biçim verilmişse ameliyat başarılı olmuş demektin. Ameliyat kesiğj çeşitli biçimlerde açılır; bazen ters dön­müş T biçiminde, bazen de halelerdeh koltuk altına doğru dikey olarak gelen bir biçimde kesilir.

Meme ucunun çevrisine de daire biçiminde bir kesik yapıla­rak, dikilir ve bu bölgeye de biçim veri­lir. Dört ilâ sekiz gün kadar hastanede kalmak gerekir. Sonuç genellikle başarı­lı olur; göğüsler genellikle yeni biçimle­rini korurlar. Bununla beraber, göğsün yarısından fazlası alınamayacağından, çok iri göğüsleri çok fazla küçültme ola­nağı yoktur.
Sarkık göğüsleri kaldırmak için, meme­ye tekrar biçim vermek veya göğüs deri­sini daha yukarı doğru çekerek yukarı­dan dikmek gerekir.
Çok küçük göğüsleri irileştirmek için çe­şitli yollar denenmiştir. Karından veya kaba etlerden alınan deri parçaları ekleyerek, silikon ve parafin kullanarak göğüsler büyütülmeye çalışılmıştı. Da­ha sonra, daha değişik bir ameliyat türü bulunmuş, memenin altına yarı akışkan silikon dolu kesecikler veya hiçbir özelli ği olmayan bir sıvıyla dolu baloncuklaı yerleştirilerek göğüsler irileştirilmeye başlanmıştır.

Ameliyattan sonra kalan yara izinin boyu beş santimetre kadar ol duğundan bu iz kolay kolay göze çarp­maz. Bu keseciklere karşı vücut tepki göstermez, üstelik göğüslerin görünüşü de oldukça doğaldır. Yusyuvarlak olan göğüsler, biçimlerini, çok az da olsa, za manla değiştirirler. Ameliyattan sonra vücudun tepki göstermesi halinde (yüz­de beş oranında) içeriye konan kesecik­ler kolaylıkla çıkartılabilir.

Düz göğüs çatılı, ince derili, kaburgaları gözükecek kadar zayıf kadınlara konu­lan kesecikler, elbise altında pek farkedi lemezlerse de, çıplak olduklarında veya göğse elle dokunulduğunda keseciklerin kenar kısımlarının farkına varılır. İşte bu nedenle, günümüzde yapılan göğüs bü­yütme ameliyatlarında kesecikler meme nfn altına değil, bütün göğsün arkasına yerleştirilmekte ve çok daha doğal bir görünüş elde edilmektedir.

Bu ameliyatların tamamen sakıncasız ol dukları söylenemez. Bazı kocalar, bir ya bancı cismin varlığını ve ne kadar ufak olursa olsun, bir yara izini görmeyi hoş karşılamamaktadırlar. Nitekim bu kpnuda, bir iç. salgıbezleri uzmanı “eğer amaç sadece vücudun gö­rünüşünü güzelleştirmek ise ameliyat ye y rine, iyi bir sutyen takılması çok daha doğru olur” demektedir.

Over kistler

Over kistleri
Kadına özel bir sorun

Over (yumurtalık) kistleri her yaştaki kadının sorunu olabilir aslında. Çok yaygın bir hastalık olmasına rağmen bazı hastalar kendilerindeki rahatsızlığın farkında değillerdir bile…

Çoğu over kist iyi huyludur ve genellikle 20-44 yaş arası kadınlarda görülür. Özellikle muayene ve ultrasonda elde edilen bulgular, ayrıca bazı kan tahlilleri ayırıcı tanıda bize yardımcı olur. Kistler her zaman infertilite (kısırlık) nedeni değildir. Eğer oluşum sebepleri hormonal düzensizlik ise infertilite görülebilir. Ancak, over kisti ile gebelik oluşabileceği gibi gebelik de over kisti oluşturabilir.

Over kisti yumurtalık dokusundan kaynaklanan, içi genellikle sıvı dolu olup boyutları 2 cmden 30 cme kadar değişiklik gösteren oluşumlardır.

Sebepleri
En sık neden hormonal düzensizliklerdir. Normalde her adet döneminde overler içinde yumurta hücresini taşıyan ve boyutları 3 cmye kadar ulaşabilen folekül adını verdiğimiz bir kist oluşur. Sonra bunun çatlaması ile yumurta açığa çıkar. Kadın gebe kalmaz ise bu dönemden 14 gün sonra kadın adet görür. Ancak hormonal düzensizliklerde bu yumurta taşıyan kistler ya çatlamaz, ya sabit kalır ya da büyümeye devam ederek bizim basit kist veya folekül kisti dediğimiz kistleri oluştururlar. Geçirilmiş over iltihapları, çok fazla radyasyona maruz kalma da over kistine sebep olabilir.
Belirtileri

Her over kisti belirti vermez. Genellikle adet gecikmesi veya düzensiz kanama şikayetleri ile kendini gösterir. Ayrıca over dokusunda gerginlik oluşturarak o bölgelerde kasık ağrısı ya da çok hızlı büyüyerek karında şişkinlik yapabilir.

Kimlerde
Over kisti özellikle adet gören kadınlarda görülür. Adet dönemi başlamayan genç kızlarda veya menopozdaki kadınlarda nadir görülür. Ailesinde over (yumurtalık) kanseri, rahim kanseri bulunan kadınlar da riskli gruba girer.

Kistler kötü huylu mudur? Çocuk sahibi olamama nedeni olabilirler mi? Kistle birlikte gebelik oluşabilir mi?

Çoğu over kist iyi huyludur (yüzde 80-85) ve genellikle 20-44 yaş arası kadınlarda görülür. Tek taraflı, mobil ve düzgün yüzeyli olan kitleler iyi huylu iken; iki taraflı, katı, yapışık, düzensiz yüzeyli ve hızlı büyüme eğiliminde olan kitleler ise büyük olasılıkla kötü huyludur. Özellikle muayene ve ultrasonda elde edilen bulgular, ayrıca bazı kan tahlilleri ayırıcı tanıda bize yardımcı olur. Kistler her zaman infertilite (kısırlık) nedeni değildir. Eğer oluşum sebepleri hormonal düzensizlik ise infertilite görülebilir. Over kisti ile gebelik oluşabileceği gibi gebelik de over kisti oluşturur. İlk gebelik aylarında gebeliğin devamı için gerekli hormonları salgılayan ve boyutları bazen 8-10 cmye ulaşabilen bir kist oluşur. Ancak gebelik ilerledikçe genelde küçülür ya da kaybolur. Takip etmek gerekir.
Kistlerin teşhisi için hangi yöntemler kullanılır?
Kistin tanısı için muayene ve ultrason yeterli olur. Ancak cinsi hakkında bilgi sahibi olmak için bazı kan testleri gerekebilir. Kanser şüphesinde ileri radyolojik tetkiklere başvurulur.

Tedavi yöntemleri

Over kistinin tedavisi cinsine göre değişir. Sık gözlenen basit kistler için genelde takip tercih edilir. Bu esnada doğum kontrol hapları kullanmak da kistlerin küçülmesine yardımcı olur. Doğum kontrol hapları yumurtalıkların çalışmasını durdurarak mevcut kistlerin vücut tarafından emilmesine yardımcı olur. İltihabi kistlerde düzenli antibiyotik tedavisi gerekir. Ancak 8-10 cmyi geçen ya da daha küçük olduğu halde 3-4 aylık takiple de sürekli büyüyen, ultrason ve kan testlerinde kötü huylu olma ihtimali olan kistlerin ameliyat ile alınması gerekir. Cerrahi girişim, bariz ağrı ve kötü huylu olma şüphesi bulunan vakalara uygulanmalıdır. USGde büyük kistler, çok odalı kistler ya da kan akımındaki artma kanser işaretidir. Kötü huylu kistlerden şüphelenildiğinde hasta hangi yaşta olursa olsun derhal ameliyat yapılmalıdır. Menopozdan sonra kadınlarda rastlanan kistler daha önemlidir. Bunların kötü huylu olma olasılığı yüksektir. Ancak menopozdaki kadında tesadüfen rastlanan bir kist küçükse (çapı 5 cmden küçük), tek boşluklu ve inci duvarlı ise kötü huylu olma olasılığı çok düşüktür. Bu kitleler cerrahi tedavi yerine takiple tedavi edilmelidir.

Kistler alındıktan sonra tekrarlayabilirler mi?

Kistlerin tekrarlaması cinsine göre değişir. Hastayı 6 aylık muayene ve ultrason takibi ile izlemek uygundur.

Tedavi edilmezse ya da geciktirilirse hastanın karşılaşacağı sorunlar nelerdir?

Kist tedavi edilmezse daha da büyüyebilir, belli bir büyüklükten sonra yırtılarak karın içine kanama yapıp hastanın hayatını tehlikeye sokabilir. Kötü huylu ise vücuda yayılarak ameliyat edilemez aşamaya gelebilir.

sivilce ilaçları

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR
• Özellikle haifi derecedeki sivilcelerde deriye uygulanan krem ve losyonlar en iyisidir.
• Benzoyl peroxide % 5 kuru cilde gece yatarken sürülür.
• Retinoik asid % 0,025 oranlarındaki konsantrasyonlardan başlayarak gece yatarken kuru cilde sürülür. Jel formu da (Retinojel % 0,025, % 0.05)0 vardır ve oldukça kurutucudur. Başlangıç aşamasında lezyonların artmasına neden olur.
• Kislik lezyonlara eritromisin yada Klindamisin % 2 solüsyon uygulanması
• Tetrasıklin 250 mg günde dört defa 7-10 gün kullanılması ve dozun en düşük etkin doza kadar azaltılması.


DİĞER NOTLAR
• Akne (Sivilce), genellikle hasta için, doktora ifade ettiğinden daha ciddi bir sorundur
• Akne (Sivilce) zamanla geriler